Avukat Halil İbrahim Turan - Vergi Hukuku - Vergi Davası - Vergi Mahkemesi - Vergi Avukatı

Makaleler




VERGİ USUL KANUNUNA GÖRE TEBLİGAT YÖNTEMLERİ NELERDİR? VERGİ USUL KANUNA GÖRE TEBLİGATTA ÖZELLİKLİ DURUMLAR NELERDİR?

213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 94 üncü maddesinin 1 nci fıkrasında   tebliğin  mükelleflere, bunların kanuni temsilcilerine, umumi vekillerine veya vergi cezası kesilenlere yapılacağı;

213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 94 üncü maddesinin 2 nci fıkrasında, tüzel kişilere yapılacak tebliğin bunların başkan, müdür veya kanuni temsilcilerine, vakıflar ve cemaatler gibi tüzelkişiliği olmayan teşekküllerde bunları idare edenlere veya temsilcilerine yapılacağı, tüzelkişilerin müteaddit müdür veya temsilcisinin bulunması durumunda ise tebliğin bunlardan birine yapılmasının yeterli olduğu,

213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 94 üncü maddesinin 3 üncü fıkrasında ise tebliğin, kendisine tebligat yapılacak kimsenin bulunmaması halinde ikametgâh adresinde bulunanlardan veya işyerinde memur ya da müstahdemlerinden birine yapılacağı hükme bağlanmıştır.

1-213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 94 üncü madde düzenlemesine göre tebliğin;  kendisine tebligat yapılacak kimsenin bulunmaması halinde ikametgâh adresinde bulunanlardan veya işyerinde memur ya da müstahdemlerinden birine yapılabileceği açıktır.

İkametgâh adresinde bulunanlardan veya işyerinde memur ya da müstahdemlerinden birine tebligat yapılabilmesi   için de asıl  muhatabın adreste olmadığının tebliğ evrakında belirtilmesi gerekmektedir.

Danıştay 3. Dairesi  2011/418 Esas- 2013/89  Karar sayılı ilamında; memur ya da müstahdemlerden birine tebliğin yapılabilmesi için öncelikle muhatabın işyerinde bulunamamış olması ve bu hususun tebliğ tutanağına kaydedilmiş olması  gerektiği, şirketin yetkilisinin  iş yerinde bulunmadığına ilişkin bir açıklamaya yer verilmeden doğrudan doğruya şirket çalışanı imzasına tebligatın usulüne uygun gerçekleştirildiğinden ve kamu alacağının kesinleştiğinden söz edilemeyeceğini açıklamıştır.

Danıştay 4.Dairesi ise 2009/8772 Esas-2012/712 Karar sayılı ilamın da; tam aksi bir görüşle; muhatabın bulunmaması halinde işyerinde memur ya da müstahdemlerinden birine tebligat yapılması yeterli olup, Kanunda ilgilinin tebliğ anında adreste bulunmadığına ilişkin olarak tebliğ zarfında ayrıca bir açıklamaya yer verilmesi şartının öngörülmediğine yetkililerin o an için işyerinde bulunmadığının yazılmamış olması yapılan tebliği usulsüz hale getirmeyeceğine ihbarnamenin Kanunda öngörülen usule uygun olarak tebliğ edildiğine hükmetmiştir.

2-Yine Danıştay son dönemdeki uygulamasında tebliğ yapılan kişinin sigortalı olarak çalışıp çalışmamasının tebligat hükümleri açısından önemli olmadığına, sigortasız çalışmanın SGK mevzuatını ilgilendirdiğini,  işyerinde bulunan kişinin müstahdem olarak değerlendirilmesine ve bu kişiye yapılan tebligatın usulüne uygun olduğuna işaret edilmektedir.

3- Değinilen düzenlemeler uyarınca, hukuksal sonuç doğuracak işlemlerin; öncelikle işlemin muhatabı olan gerçek veya tüzel kişi adına tesis edilmesi gerektiği açıktır.

İşyeri adresinde tebliğ yapılacak olanların bu adresinde bulunamaması, işin bırakılması veya işin bırakılmış addolunması hallerinde tebliğ, gerçek kişilerde kendisinin, tüzel kişilerde bunların başkan, müdür veya kanuni temsilcilerinden birinin, tüzel kişiliği olmayan teşekküllerde ise bunları idare edenler veya varsa temsilcilerinden herhangi birinin adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresinde yapılır

Tebliğ, hukuki bir işlemden ilgili kimsenin haber almasını sağlamak için, yetkili makamın kanuni şekilde yazı veya ilan ile yapacağı belgelendirme işlemi olup amaç, işlemin muhatabı açısından yasal haklarını kullanabilmesine imkan tanımak; işlemi tesis eden idare açısından da hakkında işlem tesis edilen kişilerin hukuki sorumluluklarının yerine getirilip getirilmediğini tespit etmektir.

Bu nedenle, 94. maddenin birinci ve ikinci fıkralarında, sadece işlemin muhatabı olanlar ve/veya bunlar adına hukuki tasarrufta bulunabilecek kişiler, adlarına tebligat yapılacaklar kapsamında sayılmış; bu kişilerin bulunmaması halinde tebliğin kimlere yapılacağı, 2365 sayılı Kanunla eklenen üçüncü fıkrada belirlenmiştir.

7201 sayılı Kanun'dan farklı olarak 213 sayılı Kanun, muhatabın bulunmaması halinde tebligat yapılacak şahsın, muhatapla aynı konutta oturması şartını aramamış. Tebligatı alacak kişinin muhatabın ikametgah adresinde bulunmasını yeterli saymıştır.

Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu 23.10.2019 tarih ve 2019/ 485 Esas- 2019 / 686 Karar sayılı ilamında tebligat yapılacak kişinin işyerinde bulunmaması veya işyerinin terkin edilmiş olması ve işyerinin kapatılmış  olması hallerinde tebligatın ikamet adresinde bulunanlara yapılacak olup;  muhatabın ikamet adresi yerine davacının abisinin iş yeri adresinde tebliğinin 213 sayılı Kanunun 94. maddesine uygun düşmediğine hükmetmiştir.

Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu 18.09.2019 tarih ve  2018/ 624 Esas- 2019 / 627 Karar sayılı ilamında; davacı şirket adına düzenlenmediği gibi şirketle hiç bir şekilde de irtibatlandırılmayan ve şirketle ilgisi bulunmayan bir adrese tebligata çıkarılan defter ve belgelerin ibraz edilmesine ilişkin yazının gereğinin yerine getirilmediğinden; dolayısıyla re'sen takdir nedeninin varlığından söz edilemeyeceğinden tarhiyatı kaldıran vergi mahkemesi kararında sonucu itibarıyla hukuka aykırılık görülmediğine hükmetmiştir.

Danıştay 4.Dairesi 14.06.2017 tarih ve 2013/ 4617 Esas- 2017 / 5271 Karar sayılı ilamında;   defter ve belge isteme yazısının davacı şirketin kanuni temsilcisi Özden Vural'ın aynı adreste birlikte ikamet ettiği annesi Hatun Vural'a tebliğ edildiği görüldüğünden 213 sayılı Vergi Usul Kanununun tebliğ yapılacak kişileri düzenleyen 94. maddesi gereğince usulüne uygun olduğu anlaşıldığından, tebliğin usulüne aykırı olduğu yönündeki verilen mahkeme kararında isabet görülmediğine hükmetmiştir.

4- Vergi Usul Kanunun 94.maddesine göre tebliğ yapılacak kimsenin yetkili kanuni  temsilci  olması gerekmekte olup; kanuni temsilci olmayan kişiye kanuni temsilci sıfatıyla yapılan tebligat geçersiz olacaktır.

Nitekim Danıştay 3.Dairesi 14.06.2017 tarih ve 2013/ 4617 Esas- 2017 / 5271 Karar sayılı ilamında;  bu hususa vurgu yaparak; şirket adına düzenlenen ihbarnamelerin 15.2.1999 tarihinden itibaren kanuni temsilcisi olmayan H… B…'in adresinde tebliğ edilmesi, 213 sayılı Yasanın yukarıda sözü edilen 94'üncü maddesine aykırı olup, usulüne uygun tebliğ edilmeyen ihbarnamelere karşı açılan davanın, davacı şirketin beyan ettiği haberdar olma tarihine göre süresinde olduğu sonucuna ulaşıldığından, Ticaret Sicil Memurluğu yazısı göz ardı edilerek tebligatın hukuka uygun olduğu sonucuna varılmak suretiyle davayı, süre aşımı nedeniyle reddeden Vergi Mahkemesi kararının bozulmasına hükmetmiştir.

5- Vergi Usul Kanununda kendisine tebligat yapılabilecekler arasında sayılmayan kişilere yapılan tebligat geçersiz kabul edilecektir.

Nitekim Danıştay 3.Dairesi 02.04.2012 tarih ve 2010/6814 Esas- 2012/ 1024 Karar sayılı ilamında;  213 sayılı Vergi Usul Kanununun 102'nci maddesine göre işlem yapılarak tebliğ edilemeyen vergi-ceza ihbarnamesinin tebliğe çıkaran vergi dairesine iade edilmesi gerekirken, adı geçen Kanunun 94'üncü maddesi kapsamında tebliğ yapılacak kimselerden olmayan köy ihtiyar heyeti azasına tebliğ edilmesinde hukuka uygunluk bulunmadığına   hükmetmiştir.

6-Tebligat uygulamasında bilinen adres kavramı nedir? 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 101'inci maddesinde, mükellef tarafından işe başlamada bildirilen adresler, adres değişikliğinde bildirilen adresler, yoklama fişinde ilgilinin imzası bulunmak kaydıyla  yetkili memurlar tarafından bir tutanakla tespit edilen işyeri adresleri, Nüfus Hizmetleri Kanununa göre oluşturulan adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi bilinen adresler olarak sayılmıştır.

 İşyeri adresinde tebliğ yapılacak olanların bu adresinde bulunamaması, işin bırakılması veya işin bırakılmış addolunması hallerinde tebliğ, gerçek kişilerde kendisinin, tüzel kişilerde bunların başkan, müdür veya kanuni temsilcilerinden birinin, tüzel kişiliği olmayan teşekküllerde ise bunları idare edenler veya varsa temsilcilerinden herhangi birinin adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresinde yapılır.

213 sayılı Vergi Usul Kanununun 101'inci maddesinin Birinci fıkranın (1) ve (2) numaralı bentlerinde yazılı bilinen adreslerden tarih itibarıyla tebligat yapacak makama en son olarak bildirilmiş veya bu makamca tespit edilmiş olanı dikkate alınır ve tebliğ öncelikle bu adreste yapılır.

Nitekim Danıştay 3.Dairesi 20.02.2018  tarih ve 2014/ 642 Esas- 2018 / 737 Karar sayılı ilamında;  davalı idare tarafından dosyaya sunulan belgelerin incelenmesinden; davacının Kozan 2. Norterliğince düzenlenmiş 27.3.2013 tarihli Motorlu Taşıt Kira Sözleşmesi ile Kozan Vergi Dairesi Müdürlüğüne verdiği 25.4.2013 tarih ve 10740 sayılı araç kiralama konulu dilekçesinde adres olarak gösterdiği ve bu dilekçeye istinaden Kozan Vergi Dairesi Müdürlüğünce yapılan ve davacı tarafından itirazsız imzalanmış olan 26.4.2013 tarihli yoklama fişinde iş yeri adresi olarak belirtilen adresin aynı zamanda dava konusu haczin dayanağı kamu alacağını içeren ödeme emirlerinin tebliğ edildiği "... Mahallesi …. Sokak No: ….. Kozan/ADANA" adresi olduğu görülmekle; Davacı tarafından herhangi bir çekince konulmaksızın imzalanmış olan 26.4.2013 tarihli tutanakla tespit edilmiş olması nedeniyle davacının bilinen adreslerinden olduğunun kabulü gereken "…. Mahallesi ….Sokak No: ….. Kozan/ADANA" adresinde davacının abisi imzasına yapılan ödeme emri tebliğinde yasaya aykırılık bulunmadığına hükmetmiştir.

Yine Danıştay 3.Dairesi 26.05.2015 tarih ve 2013/ 117 Esas- 2015 / 3744 Karar sayılı ilamında; 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 101 ’inci maddesi uyarınca şirketin kanuni temsilcisinin adresi bilinen adres kapsamında sayılacağından, vergi borçlusu şirkete ait (2) no’lu ihbarnamelerin söz konusu adreste tebliğine çalışılmadan şirketin ticaret siciline kayıtlı adresinde tebliğ edilmemesi neden gösterilerek ilan yoluyla tebliğinde hukuka uygunluk bulunmadığına hükmetmiştir.

Yine Danıştay 3.Dairesi 21.04.2011 tarih ve 2010/ 286Esas- 2011 / 1303Karar sayılı ilamında;24.10.1995 tarihli ortaklar kurulu kararı ile açılması kararlaştırılan ve akabinde  1.11.1995 kayıt tarihli dilekçeyle vergi dairesi müdürlüğüne de bildirilerek 23.11.1995 tarihinde açılış yoklaması yapılıp davacı nezdinde düzenlenen yoklama fişi ile faaliyette bulunulduğu tespit edildiğinden 213 sayılı Kanunun 101'inci maddesinin aradığı anlamda söz konusu Kanuna göre şirketin bilinen adresi haline geldiği açık olan ve şube adresinde şirket adına ödeme emirlerinin tebliği yoluna gidilmeksizin ilanen tebliğ yoluna başvurulduğunun görüldüğü, bu durumda şirket yönünden kesinleşmediği sonucuna varılan amme alacağının ödenmesinden kanuni temsilci olarak davacının sorumlu tutulmasında ve bu amaçla düzenlenen dava konusu ödeme emrinde yasal isabet bulunmadığına hükmetmiştir.

7- Tebligat uygulamasında Tebligat yapılma şekli nasıl olmalıdır? 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 102'inci maddesinde tebligatın muhataba ne şekilde yapılacağı ve hangi usullere uyulacağı ayrıntılı olarak düzenlenmiştir.

213 sayılı Vergi Usul Kanununun 102'inci maddesi ne göre;

Tebliğ olunacak evrakı içeren zarf posta idaresince muhatabına verilir ve bu durum muhatap ile posta memuru tarafından tebliğ alındısına tarih ve imza konulmak suretiyle tespit olunur.Muhatap imza edecek kadar yazı bilmez veya herhangi bir sebeple imza edemeyecek durumda bulunursa sol elinin başparmağı bastırılmak suretiyle tebliğ edilir.Muhatap tebellüğden imtina ederse, tebliğ evrakının gönderildiği idareden alınabileceği şerhini içeren bir pusula kapıya yapıştırılır. Posta memuru, durumu tebliğ alındısı üzerine şerh ve imza ederek, tebliğ olunacak evrakı tebliği yaptıran idareye teslim eder. Bu durumda tebliğ, pusulanın kapıya yapıştırıldığı tarihte yapılmış sayılır.  

Bu Kanunun 101 inci maddesinin birinci fıkrasının (1) ve (2) numaralı bentlerinde sayılan işyeri adreslerine tebliğe çıkılan hallerde, tebliğ yapılacak olanların bu adreste bulunamaması durumunda (Bulunamama durumu o adresten geçici ayrılmaları da kapsar.) durum, posta memuru tarafından tebliğ alındısı üzerine şerh ve imza edilerek, tebliğ evrakı gönderildiği idareye iade edilir. Bu durumda bu Kanunun 101 inci maddesinin üçüncü fıkrasına göre işlem yapılır.

Bu Kanunun 101 inci maddesinin birinci fıkrasının (3) numaralı bendinde sayılan adrese tebliğe çıkılan hallerde, tebliğ yapılacak kişinin adresinde bulunamaması durumunda (Bulunamama durumu o adresten geçici ayrılmaları da kapsar.) durum, posta memuru tarafından tebliğ alındısı üzerine şerh ve imza edilerek, tebliğ evrakı gönderildiği idareye iade edilir. Bunun üzerine tebliği çıkaran merci tarafından tayin olunacak münasip bir süre sonra yeniden tebliğ çıkarılır. İkinci defa çıkarılan tebliğ evrakı da aynı sebeplerle tebliğ edilemezse, tebliğ evrakının gönderildiği idareden alınabileceği şerhini içeren bir pusula kapıya yapıştırılır. Bu durum, posta memuru tarafından tebliğ alındısı üzerine şerh ve imza edilerek, tebliğ evrakı, gönderildiği idareye iade edilir. Tebliğ evrakının pusulanın yapıştırıldığı tarihten itibaren on beş gün içerisinde muhatabı tarafından alınması halinde alındığı günde, bu süre içerisinde alınmaması halinde ise on beşinci günde tebliğ yapılmış sayılır.

8- Tebligat uygulamasında İlanen tebligat hangi şartlarda yapılabilir? 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 103. maddesinde Muhatabın bu Kanunun 101 inci maddesi kapsamında bilinen adresi yoksa;  Bu Kanunun 101 inci maddesinin birinci fıkrasının (1) ve (2) numaralı bentlerinde sayılan bilinen adreste tebliğ yapılamaması halinde muhatabın adres kayıt sisteminde kayıtlı bir adresi bulunmazsa; Yabancı memleketlerde bulunanlara tebliğ yapılmasına imkan bulunmazsa;  Başkaca nedenlerden dolayı tebliğ yapılmasına imkan bulunmazsa tebliğin ilanen yapılacağı; 104. maddesinde ilanın ne şekilde gerçekleştirileceği kurala bağlanmıştır.

Nitekim Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu’nun 17.10.2003 tarihli, 2003/132 esas, 2003/388 karar sayılı ilamında bu hususa vurgu  yaparak; 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 103’üncü maddesinde; muhatabın adresi hiç bilinmezse, muhatabın bilinen adresi yanlış veya değişmiş olur ve bu yüzden gönderilen mektup geri gelirse, başkaca sebeplerden dolayı posta ile tebliğ yapılmasına imkan bulunmazsa, yabancı memleketlerde bulunanlara tebliğ yapılmasına imkan olmazsa ilanen tebligat yoluna gidileceği kurala bağlanmıştır. Dava konusu olayda davacı şirketin ve temsilcilerinin bilinen adreslerinde tebligat yapılamadığı açık olduğundan, ihbarnamelerin ilanen tebliğ edilmesinde ve ilan yoluyla tebliğ edilerek tahakkuk ettirilen ancak vadesinde ödenmeyen amme alacağının tahsili amacıyla ödeme emri düzenlenmesinde yasaya aykırılık bulunmadığına hükmetmiştir.

9-Elektronik tebligat nedir? Elektronik tebligat ne zaman yapılmış sayılır? Vergi Usul Kanunu’nun 107/A’ncı maddesinde tebliğ yapılacak kimselerden olan mükelleflere, bunların kanuni temsilcilerine, umumi vekillerine veya vergi cezası kesilenlere tebliğe elverişli elektronik adresleri aracılığıyla tebligat yapılacaktır

Elektronik tebligat tebliği izleyen beşinci günün sonunda yapılmış sayılır. Bu özel düzenleme sebebiyle idari ve yargısal süreler beşinci günün sonunda işlemeye başlar

10- Tebligat uygulamasında Kanuni temsilciye tebligat nedir?  Vergi Usul Kanunu’nun 95’inci maddesi gereğince, vergi mükellefi yerine geçen küçük ve kısıtlıların kanuni temsilcileri olan veli, vasi veya kayyım gibi vergi sorumluları birden fazla olursa, tebliğ söz konusu vergi mükelleflerinden yalnız birine yapılacaktır. Ancak tebliğ konusu işlemde yetkili olan, özellikle görevli bulunan vasi veya kayyum var ise, tebliğ yetkili bulunan vasi veya kayyuma yapılacaktır.

Nitekim  Danıştay 3.Dairesi 04.06.2014 tarih ve 2013/12727 Esas-2014/2645 Karar sayılı ilamında bu hususa yer vererek; somut olayda şirket adına düzenlenen ihbarnamenin 02.05.2009 tarihinde davacının oğluna; ödeme emrinin ise cezaevinde bulunduğu sırada cezaevi müdürüne 27.08.2009 tarihinde tebliğ edildiğinin anlaşıldığı, buna istinaden, Mahkemelerince, İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı İlamat ve İnfaz Bürosundan davacının cezaevinde bulunduğu sürelerin sorulduğu, sunulan belgelerden, davacı hakkında hükmedilen 7 yıl 6 ay hapis cezasının 08.10.2008 tarihinde kesinleştiği, 5275 sayılı Yasa uyarınca 21.4.2012 tarihinden geçerli olmak üzere şartla tahliye edildiği, bihakkın tahliye tarihinin ise 21.10.2014 olduğunun görüldüğü, bu itibarla, şirket adına düzenlenen ihbarname ve ödeme emrinin tebliği esnasında, hakkındaki hüküm kesinleşen ve medeni hakları kullanma ehliyeti bulunmayan davacı adına yapılan tebligatın usule uygunluğundan söz edilemeyeceğinden, şirket hakkında kesinleşmediği anlaşılan amme alacağının tahsili amacıyla davacı adına düzenlenen ödeme emrinde hukuka uyarlık bulunmadığına hükmetmiştir.

11- Tebliğ Yerine Geçen Muamele ne demektir? Vergi Usul Kanunu’nun 25’inci maddesi gereğince beyan üzerinden alınan vergilerde, vergi dairesi tarafından beyannamenin alınması üzerine hazırlanan tahakkuk fişinin bir örneği mükellefe veya beyannameyi mükellef adına vergi dairesine getirene verilir. Böylece vergi tahakkuk etmiş olur.

Elektronik ortamda gönderilen beyannameye karşılık tahakkuk fişi de elektronik ortamda düzenlenerek yine elektronik ortamda iletilmek suretiyle tahakkuk fişinin mükellefe tebliği yapılmış olur.

13-Yukarıda açıklanan hükümlerden de anlaşılacağı üzere tebligatın geçersizliği halinde kesinleşmiş bir amme alacağından bahsedilemeyeceğinden; haciz ve satış gibi işlemleri yapılamayacak olup; yapılan işlemlerin iptali için açılacak davalarda usulsüz tebliğ tarihi yerine muhatabın bu işlemi öğrenme tarihi dikkate alınacaktır.

Vergi davasına bakan vergi avukatı olarak vergi avaukatı kanalı ile açcağınız vergi davasında yukarıdaki hususların gözönünde bulundurulması gerekmektedir.



Diğer Makaleler



geri